“Bağımlılık…”
Bağımlılık artık ülkemizin kanayan yarası durumuna geldi. İnsanlar birbirini öldürüyor, yaralıyor ve sonra “uyuşturucu-uyarıcı madde etkisi altındayken işlenmiş” deniyor. Çocukları, gençleri, hatta orta yaş ve daha büyük insanları da etkisi altına alıyor.
Aileler bağımlılıktan yıkılıyor, çocuklar suç makinesi hâline dönüşüyor, gençler ailelerine zarar vermekle kalmıyor, çevredeki herkese zararları dokunuyor. İnsanlar dışarıya çıkmaya korkuyor. Aileler, çocuklarını korumak adına aldığı her önlem sonrası çocuklar artık içine kapanık hâle bürünüyor, intiharlar artıyor, annelerin gözü yaşlı, babalar çaresiz. Bağımlılığın zararları saymakla bitmiyor. İnsanların kendilerine verdikleri zararla birlikte, ölüme sürüklenmelerinin yanında ailesine, çevresine ve hatta çocuklarına verdikleri zarar inanılmaz boyutlara ulaşıyor.
Kaldı ki uyuşturucu ve uyarıcı madde etkisi altındayken işlenen suçlarda indirim sebebi olması cabası…
Artık bu hususlara devlet tam anlamıyla el koyarak tam ve üst düzey denetim getirilmesi gerekmektedir. Bu hususta hem ceza düzenlemeleri hem devlet denetim mekanizmaları çoğaltılmalı ve sadece satanlara değil, kullananlara da ağır cezalar verilmelidir. Cezanın caydırıcılığı hususu göz ardı edilmeden, sadece ticaretini yapanlara değil de kullananlara da yüksek cezalar verilirse, insanlar uzak durmak için biraz daha gayret eder düşüncesindeyim. Zaten kullananlar sokaklarda artık bir suç makinesi niteliğinde dolaşıyor. Ama ülkemizde kullanıcı olunca serbest bırakılanlar, sonrasında dozu artırıyor ve başka insanların hayatlarına sebep oluyor.
Ülkemizde okuduğumuz haberlerin ölüm ve yaralanma ile sonuçlananlarının neredeyse yarısından çoğu uyuşturucu ve uyarıcı madde etkisi altında işleniyor ve bu vahametin artık önüne geçilmesi için acil önlemler alınması gerekiyor. Artık gençlerimiz uyuşturucu madde etkisi altında “bana baktın” gerekçesiyle bile başkalarının evlatlarının canına kıyıyor ve geriye gözü yaşlı anne babalar kalıyor. Sonrasında dava açıldığında ise “Uyuşturucu madde etkisi altındaydım, hatırlamıyorum.” diye cevap veriyorlar. Artık bu konuda acil bir şekilde Türk Ceza Kanununda ağır cezalar getirilmeli ve uyuşturucu madde etkisi altında işlenen suçlarda cezada indirim değil, artırma yapılmalıdır.
Sadece satıcı değil, kullanıcı da ceza almalıdır.
Uyuşturucu madde kullanan ve satan, suça sürüklenen çocuklara da artık ağır ve caydırıcı cezalar getirilmeli diye düşünüyorum. Yoksa artık daha ileri boyutlara taşınan bir Türkiye Cumhuriyeti ile karşı karşıya kalacağımız aşikâr…
Geçtiğimiz günlerde basına yansıyan olayda bir genç uyuşturucu madde kullanıyor ve daha sonrasında annesini döverek ağır şekilde yaralıyor. Anne çaresiz ve gözü yaşlı bir şekilde yerde yatıyor. Ne yazık ki böyle giderse ve önlem alınmazsa ülkemizi emanet edeceğimiz gençlik tam da böyle bir gençlik olacağı şüphesiz ve evlatlarımıza bırakacağımız gelecek ise fecaatten farklı olmayacaktır.
Yine bir videoda anne baba uyuşturucu madde etkisi altında toplu taşıma aracına biniyor. Yanlarında küçük bir çocuk, elinde yiyecek, anne ve babasına bir şeyler anlatıyor ama anne ve baba uyuşturucu madde etkisi altında kafasını dahi kaldıramaz hâlde çocuğu duymuyorlar. Nereye gittiklerini dahi bilmez hâldeler.
Çocuklarımız da, geleceğimiz de böyle ailelerin yanında yetişerek ülkeye ne kadar faydalı bir birey olarak yetişebilir?
Görevimi ifa ederken bir annenin ağlayarak “Çocuğumu cezaevine gönderin, belki orada bu illetten kurtulur.” diyerek çare aradığını da görüyorum. Daha sonra başka bir annenin bağımlılıktan kurtulmak adına tedaviye ikna ettiği çocuğunu hastaneye yatırmak için gerekli prosedürlerle uğraşırken artık yorulduğunu da gördüm.
Savcı bir işlem olmadan tutuklama talep edemiyor, anne hastaneye tedavi olsun diye götürmek için prosedürlerden geçemiyor.
Belki o arada yaşadıkları vakit kaybıyla da ya çocuğu canından oluyor ya da kendisi…
Her defasında “AMATEM açılmalı ve yaygınlaştırılmalı” denmesine rağmen, bu merkezlerin yalnızca sınırlı sayıda ilde bulunması büyük bir sorun oluşturuyor. Başka illerdeki merkezlere ulaşmak ve tedavi sürecini başlatmak için maddi imkân gerekmesi ise durumu daha da zorlaştırıyor. Maddi yetersizlik nedeniyle pek çok aile çaresiz bir şekilde beklemek zorunda kalıyor. Oysa bu tür merkezlerin her ilde hizmet vermesi zorunlu bir ihtiyaç hâline gelmiş durumda. Ne yazık ki, bugün hâlâ gerekli adımlar atılmadığı için yerimizde sayıyoruz. Tedavi olmak isteyen gençlerimize ve evlatlarımıza yeterli imkân ve donanım sağlanamıyor. Gençlerimize ve evlatlarımıza sağlıklı ve güzel bir gelecek, güzel bir vatan bırakmak hepimizin insani ve vatandaşlık görevidir.
Dileğim, bu konunun artık ciddiyetle ele alınması ve gerekli tüm önlemler alınarak sağlıklı bir gelecek bırakabileceğimiz bir ülke inşa edilmesidir.







