İyi Parti Cemal Uzun soruyor, Engelliler haftasında neyi kutluyoruz?

İYİ PARTİ İSTANBUL İL YÖNETİM KURULU ENGELLİLER KOMİSYON BAŞKANI CEMAL UZUN SORUYOR: Engelliler haftasında neyi kutluyoruz!
 
Bu hafta Engelliler Haftası. Aslında engelliler için farkındalık haftası.
 
10-16 Mayıs Engelliler Haftası'nda birçok kişi ve kuruluş kutlama mesajı yayınlayarak “Engelliler Haftası kutlu olsun” diyerek kutlama mesajı yayınladı.
 
Başkan Cemal uzun kutlama mesajında " Peki, ama neyi kutluyoruz? Ülkemizin birçok alanında yanlış işleyişten dolayı kaybettiğimiz bacaklarımızı mı, kollarımızı mı, yürüyemiyor olmamızı mı, yoksa görmeyen gözlerimizi mi, yoksa duymayan kulaklarımızı mı, yitirilen aklımızı mı kutluyoruz? Neyi kutladığımızı ben bilmiyorum. Sanırım kutlama mesajını yayınlayanlarda bilmiyor.
 
Bir engelli olarak Engelliler Haftasında, kutlama mesajları değil farkındalık yaratma mesajlarının yayınlanması gerekir. Engellilerinin yaşamış olduğu sorunlarının gündeme taşınması ve gündeme taşınan bu sorunlarının çözümüne yönelik öneri, düşünce ve fikirlerin dile getirilmesi uygun olacaktır.

Bir örnek vermek gerekirse, görme engellinin gözü olan beyaz bastonlar nedense doktorlar tarafından reçete edilmiyor. Sanki bir aksesuarmış gibi algı var. Oysa bu bastonlar aşırı kullanılan bir araç ve zamanla yıpranıyor. Ama nedense yenilenmesi akıllara gelmiyor. Bu sorun devam ettiği müddetçe görme engelliler kutlama yazmaz aksine şikayet eder...
 
Yıllardır engellilere yöneticilik yapan bir insan olarak,  buradan bir kez daha haykırmak istiyorum; ülkeyi yönetenlere diyorum ki, Engelli ve ailelerinin yaşamış olduğu sorunlara, sıkıntılara kulaklarınızı tıkamaktan ve bu insanların üzerinden siyaset yapmaktan vazgeçin.
 
Sormaktan kendimizi alamıyoruz; günümüzde birçok alana Milyon Dolarlar harcanırken, hayatlarını ikame etmek isteyen, ihtiyaç sahibi biz engellilere mi ödenek bulamıyorsunuz?
 
Sadece samimiyet, samimiyet, samimiyet…
 
Bu vesileyle Engelliler Haftasında bir kutlama değil biz Engellilerin yaşamış olduğu sorunlarının giderilmesi ve gündeme tekrar tekrar taşınması için, sorunlarımızı kamuoyunda farkındalık yaratma günü olarak algılanması ve bu durumda ele alınmasıdır.
 
Özürlü değil Engelliyiz
 
Kutlamalar olanca çılgınlığıyla (!) devam ederken, arada dudaklardan kaçan bir kelime var. Yeri gelmişken düzeltelim. "Bizler özürlü değil engelliyiz." Çünkü özürlü demek, yaptığı bir suçtan ya da hatadan ötürü kabahati olan demektir. Biz bir suç işlemedik ki!
 
Engelli ise yapmak istediklerini yaparken bir takım engellerle yani sorunlarla karşılaşan demektir. Tam da bu gruba giriyoruz. Uçsuz bucaksız yemyeşil çimenlerde koşmak istesekte koşamıyor, ufkun sonsuzluğunu görmek istesek de göremiyoruz.
 
Velhâsılı kelam, özürlü değil engelliyiz. Biz engellilere, özürlü diyen özürlülere duyurulur. Artık birara özür dileyiversinler…
 
Hepimiz bir engelli adayıyız demekle yetinilmemeli
 
Televizyonlara bakıyoruz da, kutlama(!) mesajlarında es geçilmeden söylenen slogan şu; “hepimiz bir engelli adayıyız.” Peki, bu vicdanları rahatlatmaya yetiyor mu? Üstelik neden engelli adayı olalım ki? İş kazalarına sebebiyet vermemek, insanları yaşamlarında daha dikkatli olmaları yönünde eğitmek, doğum öncesi tedavilerde gerekli çalışmaları yapmak hatta akraba evliliğini yasaklayarak genetik engelliliği önlemek hepimizin engelli adayı olmasını engellemez mi? Yani sağlıklı birey çok mu zor?
 
Engellilerin tek isteği tekerli sandalye sahibi olmak değil?
 
Yine bu kutlama (!) törenlerinin bir diğer vazgeçilmezi de tekerlekli sandalye. Hatta engellileri simgeleyen en popüler işaret de tekerlekli sandalyede oturan bir Cin Ali çizimidir. Sanki tek engelli yürüme engeli olanlarmış gibi. Gözleri görmeyenlere de ya da zihinsel engellilere de tekerlekli sandalye versek tüm sorun çözülür mü? Eğer sorun tekerli sandalye dağıtmakla çözülecekse o zaman bir fabrika kuralım ve sponsorlardan yardım alarak ya da devletten teşvik alarak tekerlekli sandalye üretip tüm engellilere ücretsiz dağıtalım ve bu sorun kökünden çözülsün.
 
Bizler acınacak hale düşmüş zavallılar değiliz… Sizler gibi insanız!
 
Engelliler Haftasında dile getirilmesini önemsediğimiz bir diğer konu da biz engellilere acınacak hale düşmüş zavallı gözüyle bakılmasıdır. Hayır bizler zavallılar ya da ucubeler değiliz. Açıkçası böyle olmayı da biz istemedik. Kaderimiz böyleymiş. Ama bizler kaderimizle yaşamaya alıştık. Eğer alışmış olmasaydık kolay yolu seçer ve canımıza kastederdik.
 
Yaşamayı seçtik. Her zorluğa rağmen yaşamayı, yaşam mücadelesini seçtik. Öyleyse bizler acınacak zavallılar değil örnek alınacak kahramanlarız.
 
Yolda giden bir görme engellinin kolundan tutup caddeyi karşıdan karşıya geçirmek ne denli büyük bir özveriyse, görmediği dünyada eceli gelene kadar yaşamakta o denli büyük bir özveridir.
 
Hükümetlerin propaganda aracı olsak da kimse gerçekten sorunlarımızı çözme eğiliminde olmadı.
 
Her seçim zamanı kameralar karşısına geçsek de, seçim sloganlarında birkaç cümle ya da paragrafla biz engellilere yer verilse de gerçekten kimse sorunlarımızı kökten çözemedi. Belki de sorunlarımızı çözünce artık politik bir araç olamayacağımızı düşündükleri için böyle davrandılar bilemiyoruz.
 
Mesela mevcut hükümet her sene engelli memur alımı yaptığını söylese de sayıları 10 Milyon’dan fazla olan engellilerin kaç binde biri şuan engelli memur olarak istihdam ediliyor söylemiyorlar. Zaten engelli memurların bir kısmı evrak ya da santral gibi çok önemli (!) kadrolarda istihdam ediliyor.
 
Kendi işinin patronu olan engellilerin sayıları acaba ülkemizdeki işverenlerin kaçta kaçına denk geliyor? Maalesef bunları seçim meydanlarında duyamıyoruz.
 
Öte yandan büyük bir hak olarak lanse edilen sıfır araç indirimleri de günümüzde yontulmaya başlandı. Galiba fiyatı 450.000 Bin TL üzerinde olan araçlara binmeyi engellilere layık görmüyorlar. Zira önceden araç fiyatlarıyla ilgili sınırlama yokken son yapılan düzenlemeyle sınır 330.800 TL’ye çekildi.
 
Engelli istihdamında artışlar olduğu iddia edilse de sizlere milyonlarca işsiz engelliyi gösterip bu iddiayı kolayca çürütebiliriz. Ancak şu gerçeği göz ardı edemeyiz, ülkemizdeki dilenciler arasında ilk sıra kundaktaki çocuklara ve engellilere (ya da engelli taklidi yapanlara) ait. Dilenci istihdamında rekorlar kırıldığı gerçek.
 
ENGELLİLER BAKANLIĞI’nın kurulması neyi değiştirir?
 
Tüm buraya kadar yazdıklarımızı okuyanlar şunu soracaktır; Engelliler Bakanlığı kurulması neyi değiştirir? Açıkçası her şeyi değiştirir.
 
Nedenini şöyle açıklayalım; İlk önce bu bakanlığın bakanı Engelli olacaktır. Öyle ya aksi yapılırsa kamuoyu tepkisi olacaktır. Bakın en azından engelliler kabineden bir Bakan kaptı bile.
 
Sonrasında bu Bakanlık bünyesinde bağlı ve ilgili kurum ve kuruluşlar kurulacak. Bu kurum/kuruluşlar tabi ki engellilere yönelik olacak. Böylece bürokrasiye de engelliler doğrudan girmiş olacak. Hatırlamakta fayda var; günümüzde yalnızca engellilere yönelik tüm hizmetler bakanlıkların içindeki birimlerce yapılıyor. Mesela engelli istihdamı ÇSGB’nin ilgili kuruluşu İŞKUR tarafından sağlanırken bazı hizmetler Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nca veriliyor. Yani dağınık düzen… Engelliler Bakanlığı kurulursa tüm bu hizmetler tek elden verilecektir.
 
Ayrıca engellilere ve engelli yakınlarına yönelik hizmetler, sosyal tesisler ve eğitimler verilecektir. Ayrıca sosyal tesisler ve gerekli görülen yeni düzenlemelerde tesis edilebilecektir. Günümüzde yalnızca engelli ve engelli yakınına hizmet veren bir otel var mı? Dünya da bile yokken ülkemizde çok sayıda kurulabilecektir. Tüm bu hedefler Engelliler Bakanlığı kurulunca hayat bulur. Yoksa hepsi hayal olur.  Cemal UZUN . İYİ Parti İstanbul İl Yön. Kur. Üyesi Engelliler Kom. Bşk." dedi.